İstanbul'un Tarihi Camileri
İstanbul’un Tarihi Camileri – Sessizce Anlatılan Yüzyıllar
İstanbul… Sadece iki kıtayı değil, geçmiş ile bugünü, tarih ile inancı da birleştiren büyülü şehir. Her semti ayrı bir zamanın izini taşırken, camileri bu hikâyenin en görkemli tanıkları.
Bugün sizlerle İstanbul’un kalbindeki iki büyük camiyi, Yeni Cami ve Ayasofya’yı keşfediyoruz. Yalnızca mimarileriyle değil, yaşadıklarıyla da zamanın ruhunu taşıyan bu yapılar, her adımda başka bir anlatıya açılıyor.
Yeni Cami – Eminönü’nün Kalbinde Bir Osmanlı İzi
📍Yeni Cami / Eminönü – İstanbul
Eminönü’nde vapurdan inip balık ekmek kokuları arasında yürürken sizi ilk karşılayan yapılardan biri: Yeni Cami. Ancak ismine aldanmayın, bu yapı yaklaşık 400 yıllık!
• 1597 yılında Sultan III. Mehmed’in annesi Safiye Sultan tarafından yapımına başlanan cami, zamanla siyasi ve mali sebeplerle duraksamalara uğramış.
• Yüksek vergiler halkın tepkisine neden olmuş; bu yüzden halk camiye bir dönem “Zulmiye Camii” adını yakıştırmış.
• 1660’ta çıkan büyük İstanbul yangınında cami henüz tamamlanmamışken harap olmuş.
• Dönemin valide sultanı Hatice Turhan Sultan, yapıyı yeniden ele almış ve 1665 yılında camiyi tamamlatmış.
İlginçtir ki caminin ilk ismi aslında “Adliye Camii” idi. Ancak halk arasında “yeni yapılan cami” olarak anıldıkça, adı zamanla Yeni Cami olarak yerleşmiş.
• Cami, tam 66 yılda tamamlanabilmiş ve bu süreçte 8 padişah tahta geçmiş.
• Bugün Eminönü’nün siluetini tamamlayan en görkemli yapılardan biri olan Yeni Cami, sadece dini değil, sosyal yaşamın da merkezlerinden biri olmuştur.
Ayasofya – Taşlarda Saklı Bin Yıllık Dönüşüm
📍Ayasofya Camii / Sultanahmet – İstanbul
Ayasofya’yı sadece bir ibadet mekânı olarak tanımlamak, ona büyük haksızlık olur. Çünkü o, yüzyıllar boyunca inancın, değişimin ve direnişin sembolü olmuş bir yapı.
• İlk olarak 537 yılında, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından kilise olarak inşa ettirildi. Döneminin en büyük mimari başarılarından biri kabul ediliyordu.
• 6. yüzyılda Doğulu tarihçi Philon, Ayasofya’yı “Dünyanın sekizinci harikası” olarak tanımlamıştı.
• 1453’te Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethiyle, Ayasofya camiye çevrildi. Mihrabı kıble yönüne çevrildi, minareler eklendi, mozaikler sıvayla kapatıldı ama yapı korunarak İslamî kimlikle yaşamaya devam etti.
• Tam 482 yıl cami olarak kaldıktan sonra, 1935 yılında Atatürk’ün emriyle müze haline getirildi. Bu değişim, hem yerli hem yabancı ziyaretçiler için Ayasofya’yı daha erişilebilir kıldı.
• 2020 yılında tekrar cami statüsü kazanan Ayasofya, bugün hem ibadete açık hem de ziyaretçilerini ağırlamaya devam eden bir dünya mirası.
Ayasofya’nın kubbesine baktığınızda, sadece taştan yapılmış bir yapı değil, yüzyılların sessiz hikâyesini fısıldayan bir anıt görürsünüz.
⸻
Son Söz: Caminin Sessizliğinde Yüzyıllar Konuşur
İstanbul’un camileri, sadece ibadet yerleri değil; tarihin nabzını tutan, zamanın ruhunu saklayan yapılar.
Yeni Cami ve Ayasofya, farklı dönemlerin tanıkları, farklı hikâyelerin taşıyıcıları…
İstanbul’u gezerken bu yapılara sadece gözünüzle değil, ruhunuzla da bakın. Her taş, her sütun, her kubbe size başka bir çağdan sesleniyor olabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder